




Kafes, yalnızca hapseden bir çerçeve değildir. Hapsetme işi, çerçevenin içindeki boşluğa aittir. İzleyiciyi çeken, dikkatini tutan kafesin içidir. Bu anlamda heykel, kafes görünümündeki parçalar değil, bu parçaların belirttiği boşluğun kendisidir. İzleyici bu boşlukta içinde tutsak kalmış duygularını bulur. Korku, nefret ve fetiş kafesle anımsanır. Görmezden gelinen duygular, gözden kaçan boşlukla ortaya çıkar. İzleyici kafesle karşılaşmasında kaçındıklarıyla yüzleşir, boşlukta özgür olur.